27 Nisan 2011 Çarşamba

yine sana

canımmm, nur yüzlümmmmmm
bugün nisan ayının 27si. simayım doğalı 19 ay bitti. hiç yalnız bırakmamıştın bizi bugüne kadar. her ayın 27sinde mutlaka çalardı telefonun o tiz sesi. ve sen olduğunu bilirdim hep, o'dur derdim ananemdir. Bir sen hiç unutmadın ay dönümlerini aşkkuzumun. nerden bilirdim ki telefonun çalmayacağı günlerin bu kadar yakın olabileceğini.
bugün çalmadı ananem telefon, senin o huzur veren sesin "canım kızım" değişin duyulmadı. biliyorum unutmamışsındır yine de imkanın yoktur belki aramaya oralardan ne de olsa oranın teknolojisi farklı buradan.
hiç unutmadın simayımı ve son konuşmamızda "büyük anane" diye bağırdı meleğim sana ve duydun sende o muhteşem sözü. "bana büyük anane" dedi diye anlatıyormuşsun herkese...tek tesellim o şimdi. hiç unutturmayacağım seni Ona.
biliyo musun simay büyük anane gitti diyorum sıkça sımsıkı sarılarak, ne diyo bana biliyo musun "ya". anlıyor gibi beni tıpkı senin anladığın gibi...
neyse ananem iyki senin gibi bir ananem vardı, iyki vardın hayatımda iyki...

20 Nisan 2011 Çarşamba

sevdiği şeker

hiçbir ölüm vaktinde olmuyor aslında. vedanın zamanı da olmuyor. gelmiyor veda vakti bir türlü, bitmesin istiyorsun beklediğin süre. biraz daha uzasın biraz daha biraz daha. ama olmuyor... asıl gerçeğe giden o yolda dönüş mümkün olmuyor. geriye sadece sevgisi, hatırası, gülüşü, bakışı ve gittikçe silindiğini sandığın o iç sızısı kalıyor. ama silinmiyor aslında hatta artarak devam ediyor kalbinin derinliklerinde bir yere kendini gizleyerek.
ve hiç beklemediğin bir anda aldığın koku onun yaptıklarını hatırlatıyor. işte o zaman açığa çıkıyor bittiği sandığın. hıçkırıklar yine boğazında, gözyaşların sınır tanımıyor. en sevdiği şeker tesellin olur sanıyorsun... kakaolu yuvarlak top olanlardan ve dikdörtgen içinden süt taşanlardan. kakao onun gözleri olup karşına çıkabiliyor mu, ya hissettiğin o süt tadı onun tenini andırıyor mu?...oluyor mu?
hayır...

18 Nisan 2011 Pazartesi

Sonsuza giden yolda ananeme elveda

Hızlı başlayıp hızlı biten blog hayatıma böyle üzüncü bir yazıyla başlayacağımı bende tahmin etmezdim. Tam tamam artık yeniden bloguma döneceğim derken, bir acı burktu yüreğimi. Yüreğimde acı gözlerimin önünde bir bir hayaller, nasıl olacağını sordum kendi kendime. Ölüm Allahın emriydi evet, peki ya sevdiğin o sesi bir daha duyamayacağını bilmenin verdiği acı… işte o anlatılamaz, tanımlandırılamazdı :(
Canımdı birtanemdi o benim, nur yüzlü ananemdi; bende onun kibar kızıydım, sarı papatyasıydım. Şimdi papatya mevsimi olan her nisan onun kokusunu getirecek, rüzgar onun sesini fısıldayacak ve güneş onun o huzur veren bakışlarını yansıtacak gönlüme, içime taa derinliklere.
Sen gittin ya ananem sensizlik çok koyuyor kalbim…
Rahat uyu emi, mekanın cennet olsun…